10 Nisan 2012 Salı

Benim minik dostum

Hepimizin içinde kırılgan ruhlar yaşıyor. Küçük kırılgan ruhlar..
Ne zaman gitmeye kalkışsak paçamızdan tutup ağlayan kırılgan ruhlar.
Ne zaman terk etmeye çalışsak sevdiğimizi yalvarıp yakaran küçük kırılgan ruhlar.
Hiç bir zaman içimizden atamayacağımız yoldaşlar. Ama hiç bir zamansa varlıklarına alışamayacağız.
Yazık ki,onlar gerçekleri en çarpıcı şekilde yaşarlarken, biz onları görmezden gelip sadece yolumuza bakmanın pençesine düşmüşüz.
Ne varsa şu yollarda.. Ne bulacaksak.
Gitmek,çok zor. Kalmak daha zor.
Terk edeceğin sadece bir oda mı zannediyorsun? Bütün ümidini,şuan ki yaşını,cümlelerini kaybedeceksin.. Kendini terk edeceksin,onu terk edeceksin.
Bırakmak istemiyor ki ama bu küçük kırılgan ruh..
O ,şu an tam karşında uyuyorken nasıl bırakabilirsin anahtarı masaya?
Nasıl toplayabilirsin birlikte yarattığınız her şeyi?
Titremeden ellerin bağlayabilir misin ayakkabılarını?
Arkana bakmadan gidebilir misin ki?
Sanmıyorum.
Hiç sanmıyorum.
Hani o içindeki kırılgan ruh var ya..
Hala ağlıyor,
"Git yat onun göğsüne,gözyaşlarımın yeri orası" diyor..